Bakmazsan dağ olur bakarsan Alata

Türkiye’nin meyve ve sebzede yüzde 35 ve 32’lik bir üretim kesimine hizmet veren Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu, sektörün ufkunu açıyor.

Bakmazsan dağ olur bakarsan Alata
Bilimsel tarımın öneminin kavranması ile birlikte Türkiye’de Ar-Ge çalışmaların da gözle görülür bir kıpırdanma oldu. Ürettikleri ile özel sektörün önünü ve ufkunu açan kurumlardan biri de Türkiye’nin meyve ve sebzede yüzde 35 ve 32’lik bir üretim kesimine hizmet veren Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu.

Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu ve Sanayi Ötesi Toplum… Okul kitaplarında öğretilen bu kavram adeta evrim teorisinde olduğu gibi az gelişmişlikten çok gelişmişliğe doğru bir değişim çizgisini işaret ediyordu. Buna göre tarım iptidai toplumların uğraşıydı. Ve tez elden tarımdan uzaklaşmalıydık. Bu yanlış hatta birazda art niyetli şablonun ne kadar hatalı olduğu bugünlerde global ölçekte hadiselerin diliyle anlaşılmış bulunuyor. Gıda ihtiyacı, sağlıklı beslenme ve açlık gibi sorunlar tarımın yükselişine işaret ediyor. Tarım teknolojisindeki gelişmeler de verimliliği ve kârlılığı büyük ölçüde artırdı. Artık Ar-Ge, tarımın olmazsa olmazları arasında. Peki bu işi kim yapacak? Özel sektör mü? Devlet mi yoksa üniversite mi? Her üçüne de önemli görevler düşüyor. Ancak devlet kamu yararını diğer ikisine göre daha fazla ön planda tutacağından devletin Ar-Ge çalışmaları farklı bir konuma sahip. İşte Mersin’deki Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu tam da bu ihtiyaca cevap vermek için kurulan bir kamu kuruluşu. Başında Ar-Genin önemine inanan akademik gözlüğü de bulunan Dr. Davut Keleş bulunuyor. Keleş Ar-Ge’nin vazgeçilmezliğini anlatırken Yeşil Devrim’den bahsederek konuya giriyor: “Eğer tarımda verimliliği 5-10 kat artıran gelişmeler olmasa idi bu nüfustaki bir dünyanın açlıktan ölmesi gerekirdi.”

ABD’li diplomat Hanry Kissinger’in, ‘Tarımı kontrol ederek milletleri, enerjiyi kontrol ederek devletleri kontrol edersiniz’ sözünü hatırlatan Davut Keleş, tarımın stratejik öneminin artık herkes tarafından kavrandığının, Alata’da yapmaya çalıştıkları işin neticesinin daha büyük bir devlet ve millet meydana getirmek olduğunun altını çiziyor.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu betona teslim olan Mersin sahilinin tek yeşil kalmış bölgesinde kurulu. Tarsus ve Alata da 4 bin 840 dekarlık alana yayılan istasyon Mersin, Adana, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan bölgede meyvecilik, bağcılık, sebzecilik, süs bitkileri, tıbbi ve aromatik bitkiler, toprak  su kaynakları ve arıcılık konularında uygulamalı tarımsal araştırmalar yapmakta. Araştırma faaliyetlerinin başladığı günden bu yana 345 adet araştırma projesi sonuçlandırmış, elde edilen bulgular Doğu Akdeniz Bölgesi çiftçileri başta olmak üzere tüm ülke çiftçilerinin hizmetine sunuldu.

Bahçe kültürleri alanında uzun yılların birikimi olan çok değerli çeşit koleksiyonlarına sahip kuruluş, in-situ(yerinde koruma) alanı niteliğinde. Kuruluş, domates, biber, karpuz, yazlık kabak, fasulye, marul, bamya, su kabağı sebze türlerinde yeni çeşit geliştirmeye yönelik olarak geniş gen havzalarına sahip.

Davut Keleş’i tatlı bir telaşın içinde yakalıyoruz. Kısa süre sonra daha modern bir görünüme kavuşacak olan istasyonu adeta bir şantiyeye çevirmiş. Daha büyük hizmet vermek için altyapının önemine vurgu yapan Keleş, yapılan çalışmayı, “Altyapı sorununu çözmek için zaman zaman değişik kaynaklara projeler sunduk. DPT desteğiyle kurumumuzun sera ve laboratuvarlarını hem mekân hem alet-ekipman olarak güncellemeye başladık. Şu anda inşaatlar devam ediyor ve bu yılın kasım ayına kadar da bitecek. Bu modernizasyon çalışmalarında tam kontrollü büyüme odaları ve seralar yaptırıyoruz. Kurumumuzda, araştırmacılarımız seyahatte oldukları zamanda  bile, sera ve büyüme odalarında yürüttükleri çalışmaları internet aracılığıyla takip edebilecekleri bir altyapı oluşturuyoruz.”

Alata’nın uluslararası bir nitelik kazanması için uğraştıklarını söyleyen Davut Keleş, “Araştırmacı personelimiz yurtdışı araştırma faaliyetlerine yoğun bir şekilde katılmalılar. Diğer yandan 5 kıtadan yabancı bilim insanlarının kurumumuzda görev yapmasını temenni ediyorum. Yani enstitümüzün koridorlarında siyahi, beyaz ve sarı ırkların dolaşması şart. Başka türlü uluslar arası ölçekte olamazsın.  Burada araştırmacıların mantalite olarak da kendilerini geliştirmeleri gerekir. Ayrıca merkezde yurtiçi ve yurtdışı üniversite ve araştırma kurumlarından bilim insanlarının gelmesi ve dersler vermesi lazım. Bunun neticesinde tarım üreticisinin gelirini artırabilirsek amacımıza ulaşmışız demektir.” diyor.

Yaptıkları işin kıymetini yabancıların daha çok takdir ettiğine dikkat çeken Keleş, hem yerli hem de yabancı firmalara danışmanlık hizmeti verdiklerini ancak özelikle yabancıların bu konuda yoğun taleplerinin olduğunu, yerli firmaların ise Ar-Ge kültürü yerleştikçe yönelmelerin arttığını vurguladı. Özel şirketlerle diyaloglarının eski ile kıyaslanmayacak ölçüde geliştiğini ancak daha alınacak çok mesafenin olduğunu kaydeden Davut Keleş,  “Biz eskiden özel şirketle bir proje konusu konuşamıyorduk. Özel şirketlerin dediğini biz anlayamıyorduk, bizim dediğimizi de onlar anlamıyordu. Ancak bu süreç içerisinde birbirimizi dinlemeyi öğrendik. Birçok özel-kamu işbirliği yapıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız özel sektörle diyalog konusuna büyük önem veriyor.” diyor.
zaman.com.tr

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner50

banner52