Alman İnsan Hakları Enstitüsü'nün verilerine göre, açılıkla mücadele edenlerin yüzde 80'i kırsal bölgelerde yaşıyor. Bu oranın yarısını da küçük çiftçiler oluşturuyor. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Nüfusun en hızlı arttığı ülkeler kalkınmanın eşiğinde veya kalkınmakta olan Çin, Hindistan ya da Nijerya gibi ülkeler. Nüfus artışıyla birlikte biyolojik yakıtlara ve hayvan yemine olan talep de giderek artıyor. Dünya Bankası, eldeki bu verilere dayanarak, dünya nüfusunun gıda ihtiyacının karşılanması için tarımsal üretimin gelecek kırk yıla kadar yüzde 70 oranında artması gerektiğini tahmin ediyor.
Gıda sorununa çözüm arayışları
Bu giderek büyüyen gıda ihtiyacının karşılanması amacıyla farklı yollar deneniyor. Laboratuarlarda, yapay et üzerine araştırma yapılıyor, gıda uzmanları solucan ve böcekleri insanlık için yeni protein kaynakları olarak lezzetli hale getirmeye uğraşıyor. Ne var ki bu tür çözümler geleceğe yönelik. Bu nedenle, her tarımsal faaliyetlere uygun toprak satın alan veya kiralayan hükümet ve özel yatırımcıların sayısı her geçen yıl artıyor. Hedef, kendi ülkeleri için buğday, pirinç, hayvansal yem ya da biyoyakıtı yurt dışında üretebilmek.
Alman İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Michael Windfuhr, 2007-2008 yıllarında dünya genelinde patlak veren gıda krizi nedeniyle toprak ticaretinin artığına dikkat çekti. Windfuhr, banka, sigorta şirketleri ya da emeklilik fonlarının yanı sıra özel yatırımcıların da bu alana ilgisinin büyük olmasının bir diğer sebebinin ise ABD'deki gayrimenkul piyasasının artık kazanç getirmemesi nedeniyle oluşan büyük sermaye olduğunu ifade etti.
'Milyonlarca hektar toprak satılıp kiralanıyor'
En büyük yatırımcılar arasında, hızla büyüyen ve büyüdükçe nüfusun ihtiyaçlarını hızla karşılamak zorunda olan gelişmekte olan ülkeler yer alıyor. Öte yandan petrol zengini ülkeler de işlenebilecek tarım alanları satın alıyor. Zira bu sayede çöl ikliminden çok daha ucuz maliyetlerle tarımsal üretim yapabiliyorlar.
İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, bu yüzyılın başlarından bu yana dünya genelinde 227 milyon hektar toprağın satılıp, kiralandığını tahmin ediyor. Bu tür ticari faaliyetler özellikle de 2008 yılında gıda ürünleri fiyatlarındaki patlamadan sonra artmaya başladı. Oxfam'dan Marita Wiggerthale, yatırımcıların ticari ilişkilerini çok daha kolay yürütebilecekleri ülkeleri seçtiğini belirterek, hükümetlerin de böylesi ticari ilişkilere onay vererek, küçük çiftçilerin işini bitirdiğini ifade etti.
'İnsanlar tehcir ediliyor'
Söz konusu ticari faaliyetlerin çoğu, Dünya Bankası bünyesindeki Uluslararası Finans Korporasyonu IFC tarafından finanse ediliyor. IFC'nin görevi, gelişmekte olan ya da kalkınmanın eşiğindeki ülkelerdeki özel sektörü teşvik etmek. Ancak aynı zamanda bu teşvikler, yatırım yapılan ülkelerde krizlere yol açabiliyor. Oxfam'dan Marita Wiggerthale, Honduras'ta Uluslararası Finans Korporasyonu'nun hurma yağı şirketi Dinant'a yaptığı yatırım sonrasında, Ajo Aguan bölgesinde 2009-2012 yılları arasında 92 kişinin öldürüldüğünü ifade etti. Wiggerthale, Dünya Bankası'na bağlı denetçilerin soruşturması sonrasında şirketin bölgedeki insanların tehcirinden sorumlu olanlar arasında olduğunun anlaşıldığına dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler teşkilatı 2 yıl önce halkın toprak gaspından korunmasını da sağlamak için 'Arazi yönetimi ve toprak kullanım hakları ' başlığında bir yönetmelik hazırladı. Yönetmeliğin temelini, insanların gıdaya erişimi oluşturuyor. Yönetmelik, uluslararası alanda toprak, orman, balıkçılık kaynakları gibi alanlarda, kamulaştırma ve tazminat davalarında, tarımsal reformlarda geçerli olabilecek önlemlere yönelik öneriler içeriyor.
Alman İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Michael Windfuhr, Dünya Bankası'nda da bu konuda bir zihniyet dönüşümü gözlemlediğini söylüyor. Dünya Bankası’nın daha önce kullanılmayan tarım alanlarının yoksullara dağıtılmasını öngören tarım reformlarına karşı çıktığını söyleyen uzman, bu konudaki yeni düzenlemeleri memnuniyetle karşıladığını ifade ediyor.
Güncelleme Tarihi: 26 Mart 2014, 14:01