Altın Gıda AŞ bünyesinde, 1987 yılında kurulan Altın Hazır Gıda Katkı Maddeleri, 2010 yılında ana yapıdan ayrılarak bugünkü üretimine başladı. Altın Hazır Gıda, tahıla dayalı gıda endüstrisine yönelik çavdar, buğday, arpa, mısır, yulaf gibi her türlü tahıl ve bakliyat ürününü işleyebilmenin yanı sıra spesifik, özel projelere de bir butik değirmen olarak Cooker's markasıyla imza atıyor.
Butik değirmen mantığıyla hareket etmenin kendilerini sektörde çok farklı bir yere getirdiğini söyleyen Cooker's kurucu ortaklarından Seda Demirpençe, kendilerini kısa sürede bulundukları konuma taşıyan süreci anlattı.
- 'Butik değirmen' hikayenizi sizden dinleyebilir miyiz?
- Cooker's olarak, Eskişehir OSB'de 2 bin 200 metrekaresi kapalı, toplam 18 bin metrekarelik alanda, 3'ü gıda mühendisi, 2'si gıda teknikeri olmak üzere toplam 23 kişiyle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. İşlenmiş tahıl ürünlerinde kırma, ezme ve un hallerinde nem ayarları ve tayinleri, farklı özelliklerde işleme ve gıda hammaddesi kullanımına uygun hassas temizlemeler de gerçekleştirebiliyoruz. Türkiye'de tahıl ticaretinin çok büyük bölümü buğday ve dolayısıyla beyaz un ve onun altı tip kalitesi etrafında dönüyor ve un fabrikalarının çoğu kapasitesinin çok altında faaliyet gösteriyor. Dünyada ise çavdar, arpa, özellikle de yulaf gibi besin değeri yüksek tahıllara ciddi bir yönelim var. Alternatif tahıllardan üretilen ürünler sağlıklı beslenme açısından son derece önemli olduğu gibi bazıları özellikle raf ömürlerini doğrudan etkiliyor ve bu konuda avantajlar sağlıyor. Türkiye'deki sıkıntı ise yüksek kapasiteyle sadece ekmeklik ve bisküvilik un üzerine çalışan, alternatif tahıl üretimi olmayan birçok firmanın olmasıydı. Biz ise tüm tahıl ürünlerinin işlendiği, tonaj baskısı olmadan spesifik ürünler işleyen, gıda güvenliği üzerine profesyonel bir işletim sistemi olan, özellikle gıda hammaddesi olarak işlenmiş tahıl ürünleri konusunda uzman, Türkiye'nin ilk butik değirmeniyiz. Bu uzmanlaşma, arz talep dengesizliğinin de etkisi ile bizim birkaç basamak birden ilerlememizi sağladı. Özellikle tahıla dayalı gıda endüstrisinde, farklı ürünlerdeki çalışmalarımız, Ar-Ge ve Ür-Ge konusunda artan kabiliyetlerimiz ile işleyişi hızlandırdığımız gibi sektörün gelişmesinde de ciddi katkı sağladık. Dünya ve Avrupa teknolojisini yakından inceledik ve makina yatırımlarımızı bu doğrultuda artırdık. Bu noktada önemli bir açığı kapattığımızı düşünüyoruz. Yeni ürün gelişimlerinde, piyasaya çıkan ürünlerden tahıla dayalı olanların büyük bir kısmında katkımız var ve bunu sürdürüyoruz. Özellikle yulaf işleme konusunda çok ilerledik, Avrupa standartlarında üretim yapıyoruz. Uzun yıllar işlenemediği için ithal etmekten başka alternatifi kalmayan pek çok firmaya nefes aldırdık.
- Yeni yatırım planlarınız var mı?
- Tesislerimize 10 bin metrekarelik tevsii yatırımı inşaatına başladık. Mevcut müşteri portföyünün ihtiyaçlarına yönelik olarak tahılın yanında kurutulmuş sebze, meyve ve et üretimi gerçekleştireceğiz. Bu yatırımla birlikte Türkiye'nin güvenilir hammadde tedarikçisi ihtiyacını önemli bir ölçüde karşılamayı amaçlıyoruz. Zira bahsettiğimiz hammaddeler Türkiye'de bölük pörçük üretiliyor ve ağırlıklı olarak yurtdışından tedarik ediliyor. Ayrıca 3 bin ton kapasiteli silo yatırımı da planlanıyoruz. Bunlara ek olarak gerçekleştirilecek depolama ve temizleme işletmesi yatırımıyla da tüm tesisler birbirine entegre hale gelecek.
- Kimlerle çalışıyorsunuz?
- Unilever ile çorba, Ülker Kellogg's grubuyla kahvaltılık, Eti ve Ülker ile bisküvi, Avrupa kökenli iki firmayla da hazır ekmek karışımları üzerine projeler gerçekleştiriyoruz. Bunların hepsini tek bir merkezde toplayınca çok ciddi bir know-how'a ulaşmaya başladık. İlk iş olarak gıda güvenirliği ve izlenebilirliği sistemi kurduk ve ISO 22000'i aldık. Yurtdışı kökenli partnerlerimiz TSE tarafından verilen ISO 22000'i yeterli bulmuyorlar. Uluslararası formda olabilmesi için FSSC 22000'ine sahip olmanız gerekiyor. FSSC 22000 belgesini de aldıktan sonra Unilever, Kelloog's ve Frito Lay'in uluslararası tedarikçisi olduk. Bu firmaların uluslararası tedarikçi portalında olmak bize global olabilmeyi, bunun sorumluklarını öğretti ve oradaki hareketliliği görmemizi sağladı. En büyük avantajımız, çalıştığımız firmalar. Bu dünya markalarının bilgili, donanımlı Ar-Ge ve Ür-Ge ekipleri var. Projelerin tamamını bu ekiplerle beraber yürütüyoruz. Böylelikle hem kaliteyi yakalamamızı bekliyorlar hem de bizi geliştiriyorlar. Aslında bizim bazı ezme, müsli grubu ürünlerimizin ufak paketlerde market piyasasına sürülmesi için talepler var ama biz ciddi, güvenilir, gelişime açık hammaddeci pozisyonunda kalmayı yeğliyoruz. Geliştirişmiş stabilize buğday ve yulaf lifi en idealı ürünlerimiz. Doğru ve Avrupa standartlarında yulaf lifinin Türkiye'de tahmin ediyorum tek üreticisiyiz ve piyasadaki pek çok ürünün yulaf lifi ile ilgisi yok maalesef.
- Ürün geliştirme konusunda neler yapıyorsunuz?
- Sektörde teknolojiye oranla know-how daha önemli ve değerli. Ne yaptığını bilmek, kontrollü ve izlenebilir olmak, bunu devamlı hale getirebilmek önemli. Görünen en büyük problem doğru hammaddeye ulaşma sıkıntısı. Her ürünü alıp işleme şansımız yok. Türkiye'de yulaf sadece hayvan yemi olarak değerlendiriliyor ve bu doğrultuda dikiliyor. Oysa gıda sektörünün düzgün ve randımanı yüksek yulafa ihtiyacı var. Bu işin doğrusu kontratlı arsaların olması ve üzerinde teknolojik çalışmalar yapılmış, verimi yüksek tohumların ekilerek insan sağlığına uygun şekilde yetiştirilmiş mahsullerdir. Birkaç yıl sonra projemiz bu olacak. Bir yurtdışı firması için ürünleri gönderdik ve deneme ürünleri ABD'de yapıldı. İlk numuneye ve Ar-Ge çalışmalarına bakıldı, ürün hammaddesi onaylanarak Türkiye'de seri üretime geçildi. Türkiye'de un çeşidi olarak ABD'ye giden, tahminen buğday dışındaki ilk hammaddedir bu. Ürünün ABD'de onaylanmış olması teknolojik üstünlük açısından önemli bir veri olmasına rağmen teknolojik yatırımlarımız devam edecek. Özellikle hammadde üzerindeki kontrollerimizi arttıracağız, ilaç kalıntıları analizleri ve GDO çok önemli konular. Pek çok partnerimiz yurtdışı alımlarını durdurarak bizim üretimlerimize dönüyor ki bu bile başlı başına çok önemli bir aşama. Ürünler içerisinde enzim aktivitelerinin inaktif olması, bertaraf edilmesi işlemine stabilizasyon denir ve bu da ürünlerin raf ömrünü doğrudan ilgilendirir. Çalıştığımız firmaların büyük bir kısmı yurtdışında raf savaşı veriyorlar ve raf ömrünü biraz daha uzatabilmek çok önemli. Burada yaptığımız çalışmalarla önemli mesafeler kat ettik, yulaf işleme teknolojisinde ciddi yatırımlarımız oldu. Avrupa standartlarında yulaf ezmesi yapıyoruz. Sadece enzim aktivitelerinden ortaya çıkan bir sorundan dolayı birçok üretici ithal ürün kullanmak zorunda kalıyordu, fakat biz bu sorunu aştık. Bunu nasıl ortadan kaldırırız sorusunun yanıtı know-how'dır ve kimse paylaşmaz. Çok uzun çalışma ve emekleri teknoloji ile birleştirince bu sonuç ortaya çıktı.
Yulaf yanlış kullanılıyor
Besin değeri yüksek olan yulafın Türkiye'de sadece hayvan yemi olarak kullanıldığını anlatan Cooker's kurucu ortaklarından Seda Demirpençe, yulafın gıda sektöründe daha fazla kullanılması gerektiğini kaydetti. Demirpençe, yulaf yetiştirme konusunda "Kontratlı arsaların olması ve üzerinde teknolojik çalışmalar yapılmış, verimi yüksek tohumların ekilerek insan sağlığına uygun şekilde yetiştirilmiş mahsuller alınabilir" dedi.
Kobiden
Cooker’s’tan butik değirmen hizmeti
Her türlü tahıl ve bakliyat ürünü işleyebilen Altın Hazır Gıda, özel projelerde butik değirmen olarak da yer alıyor.
YORUM EKLE
1
Kararsızım diyorsanız muz tüketin
2
Karaciğer dostu enginar lezzeti
3
Zeytinyağının fiyatı 5 liraya düştü!
4
Girişimci genç organik bal üretiyor
5
Sağlıklı ekmek için denetim başladı
6
Alışverişe Ayvalık'ta tatil yok
7
Ordu'da kivi rekoltesi 5 bin ton
8
Mahkumlar organik sebze üretiyor
9
Baklavaya 'alaylı' tanıtım
10
Patates tüketimi için düğmeye bastılar
SON DAKİKA HABERLERİ
ANKETTüm Anketler
NAMAZ VAKİTLERİ
İMSAK
06:22
GÜNEŞ
07:52
ÖĞLE
12:55
İKİNDİ
15:25
AKŞAM
17:48
YATSI
19:12