Pancar üreticileri kooperatifinin iştiraki olan ve 2007 yılında Torku markasıyla çikolata ve şekerli mamuller üretimine de başlayan Konya Şeker, 2012 sonunda Çumradaki yeni tesislerinde üretime başlamasının ardından iç ve dış pazarlarda çıtasını yükseltti. Ana üretim kalemi olan şekerin girdi olarak kullanıldığı mamul ürünlere şekerin katma değerinin pancar üreticisinde kalması amacıyla yatırım yapan Konya Şeker, son teknolojiyle donattığı ve üretim kapasitesini arttırdığı tesislerinde ürettiği ürünlerin bir yandan çeşidini arttırırken, diğer yandan artan üretim kapasitesiyle yeni pazarlara da giriyor. Birinci önceliğini tüketici sağlığı ve daima doğal, katkısız çikolata üretmek olarak belirleyen Konya Şeker, yüzde 100 doğal pancar şekerini kullanarak ürettiği ürünleri şimdi de çikolatanın anavatanında çikolatanın mucitlerinin beğenisine sunuyor.
İsviçreli Daniel Peterin, eşi Fanny Lousieye sevgisini göstermek için 8 yıllık bir uğraş sonucu ilk kez 1875 yılında ürettiği sütlü çikolata, yine İsviçreli Rodolphe Linthin 1879 yılında çikolata üretiminin en önemli ekipmanı conhcu geliştirmesiyle sanayileşmiş ve büyük bir sektöre dönüşmüştür. Hem bugünkü anlamda ilk sütlü çikolatanın icat edildiği hem de çikolatanın seri üretimine öncülük etmiş İsviçre pazarı iddialı çikolata üreticileri ve markaları açısından, büyük önem arz ediyor ve İsviçre pazarına girip, pazarda kalıcı olmak bir nevi markanın Şampiyonlar Ligine terfi etmesi anlamına geliyor.
Türk çiftçisinin ürettiği tarımsal ürünün mamul ürüne dönüştürülerek ihracının ülke ekonomisi ve tarım sektörünün bu süreçten karlı çıkması açısından önemli olduğunu vurgulayan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk şunları söyledi:
Konya Şeker bir üretici kuruluşu ve biz bizim topraklarımızda üretilen her ürünün mutlaka ve mutlaka birkaç kez işlendikten sonra sınırlarımızın dışına çıkması gerektiğine inanıyoruz. Biz şunu biliyoruz, bizim ülkemizde bizim insanımızın yetiştirdiği ürünler tarladan gümrüğe el değmeden gittiği müddetçe zahmeti bize kalıyor, rahmetinden başkaları faydalanıyor. Biz diyoruz ki zahmeti de rahmeti de bizim olsun. O rahmetten üreticiye de hisse düşsün. Çikolatanın ana girdilerinden biri hariç hepsi bizim topraklarımızda üretiliyor. Şeker bizim pancarımızdan, süt bizim çiftçimizden, fındığı, fıstığı burada yetişiyor. Geriye bir tek bunları kakao ile harmanlamak kalıyor. Bu temel girdilerden elinde sadece biri, ikisi olan ülkeler, fındığı fıstığı Türkiyeden taşıyıp, kakaoyu okyanuslar aşarak getirip dünyadaki pazara hâkim oluyorsa, kalite standardını belirliyorsa, onların markaları küresel pazarlara hâkim oluyorsa bunun üzerinde düşünmemiz lazım, hatayı nerde yaptığımızın cevabını bulmamız lazım. Yani un var, yağ var, şeker var helvayı karacak ustaya ihtiyaç var. Konya Şeker olarak işte biz o ustalığa soyunduk ve son usta olarak ustalık ürünlerimizi de işin ilk ustalarına gönderdik. İsviçre nüfus olarak baktığınızda büyük bir pazar değil ancak çikolata üreticisi iseniz ve bu sektörde iddialı iseniz itibarınıza itibar katacak bir pazar. Yani çikolatanın vitrini orası. Çikolatanın anavatanı orası. Bir çikolata markası için orada vitrinde yer almak, raflarda olmak Oscar töreninde kürsüye çıkmak gibi bir şey. O pazarda kalıcı olmak dünya çikolata markaları liginde Şampiyonlar Ligi Takımı olmakla eş anlamlı. O küçük ama etkili pazar, başka pazarlar için tanıtım ve marka prestiji açısından önemli. Biz sektörde yeni bir markayız ve kısa bir sürede çikolatanın anavatanı İsviçrede tüketici ile buluştuk bunu bir başlangıç olarak görüyoruz ve inşallah o pazardan alacağımız geri dönüşlerle ürün çeşitlerimizi daha da zenginleştireceğiz, ihracatımızı katlayacağız ve küçük ama etkili o pazardan açılacak kanallarla da başka pazarlara ulaşacağız dedi.