Mehmet Tezçakın, otelcilik eğitimi aldıktan sonra Almanya’da staj yaptığını, Paris’te 2 yıl restoran işlettiğini belirterek, dünya mutfaklarını çok yakından tanıdığını, Türk mutfağının zenginliğiyle dünyada yükselen değerler arasında yer aldığını anlattı.
Yeme-içme sektörünün, son yıllarda yapılan yatırımlarla, Türk ekonomisinin büyüme hızının çok üzerinde performans gösterdiğini kaydeden Tezçakın, “Yeme-içme sektöründe büyüme, son yıllarda yüzde 10’lardan aşağıya düşmedi. TÜİK’in rakamlarına göre geçen yıl istihdamdaki en büyük artış, yüzde 15 ile yeme-içme sektöründe yaşanmış. 500 bini aşkın kişi bu sektörde çalışıyor. Sektörün pazar büyüklüğü 50 milyar lira seviyelerine ulaştı. Yeterli mi, değil. 2 trilyon dolarlık dünya pazarından aldığımız pay hala çok düşük. Bu payı artırmak için gastronomi turizmine ağırlık verilmelidir” dedi.
Türkiye gastronomi cenneti
Türkiye’nin köfte, kebap gibi et ürünleri, hamur işleri, zeytinyağlılar ve Osmanlı’nın mirası saray mutfağı gibi zenginlikleri ile gastronomi cenneti olduğunun altını çizen Tezçakın, şunları söyledi:
“Araştırmalara göre destinasyon seçerken, yemek de önemli diyen turistlerin oranı yüzde 88,2. Bir turist İstanbul’a tarihi mekanlarını görmek için bir kere, bilemedin iki kere gelir. Midesine de hitap edersen bu sayı artar. Yeme içme için her sene New York’a, Barcelona’ya gidenler var. İspanya bunu başardı. Türkiye de başarmalı. Gastronomi turizminde dünya ile rekabet edebilmek için öncelikle güvenilir markalarımızın olması gerekir. Dünyada marka güvenirliliği denilince; hijyen, sıhhi gıdalar, lezzet ve ortam aranır. Dünya markaları bunlardan kesinlikle ödün vermezler. Türkiye’de markalar, bu şartları yerine getirmekte zorlanıyorlar. Karşılaştıkları en büyük sorun yüksek kira bedelleri... Bazı AVM’lerde kiralar, Londra’dan, Newyork’tan dahi pahalı. Türk markaları tutunabilmek, zarar etmemek için bazı konularda tasarruf etmek mecburiyetinde kalıyorlar. İşletmelerde hijyen, gıdalarda sıhhilik azalıyor, hizmet kalitesi düşüyor. Bu da Türk markalarına yatırım yapmak isteyen yabancıların kafalarını karıştırıyor. Türk markalarını, devlet bir süreliğine de olsa desteklerse, sektör bu sorunları kısa sürede aşar.”
Dünyada trend yerellik
Mehmet Tezçakın, Türk markalarını yurtdışına ihraç edebilmek için öncelikle Türkiye’ye gelen turistlere gastronomik zenginliğimizi tanıtmamız gerektiğini vurguladı.
Araştırmaların Türkiye’ye gelen turistlerin yeme içmeye 157 dolar harcadıklarını ortaya koyduğunu söyleyen Tezçakın, bu rakamın 250 doların üzerine çıkarılması gerektiğini anlattı. Gastronomide dünyadaki trendin yerellik olduğunun altını çizerek, geleneksel lezzetleri, tarihi markaları desteklemek yerine, yabancı markaları Türkiye’ye getirmek için milyonlar harcanmasını eleştiren Tezçakın, şöyle devam etti:
“Turist gittiği ülkede kaliteli ve uygun fiyatlı yerel markalara ilgi duyar. Turist arar, bulur onları. Biz Sultanahmet Köftecisi olarak İstanbul’un en fazla turist çeken işletmelerinden biriyiz. Yurt dışında reklam mı veriyoruz, hayır. Sadece onlar, aradıklarını bizde buluyorlar. İşletme hijyen koşullarına uyuyorsa, ürünleri sıhhi ve lezzetli ise, ortam ve servis de güzelse, sizin reklamınızı kendisi yapıyor. Onların uluslararası gezi sitelerinde verdiği artı puanlar, sizin reklama tek kuruş harcamadan dünyanın tanınmış markalarından biri olmanızı sağlıyor. Yine kendi işletmem Sultanahmet Köftecisi’nden örnek vermem gerekirse, bu tanınırlık sayesinde markamızı çok kolaylıkla yurt dışına ihraç edebiliyoruz. Aralarında yabancıların da bulunduğu çok sayıda yatırımcı, markamız altında hizmet vermek için talepte bulunuyor. Turisti etkileyen bir başka konu da dünyada gittikçe azalan garsonluk hizmeti ve sunum geleneği. Biz ve bizim gibi tarihi işletmelerin bu özellikleri, gastronomi turizminin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.”
Güncelleme Tarihi: 28 Kasım 2015, 13:28