Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Arsin Ziraat Odası Başkanı Hasan Kozoğlu, fındık ithalatı yapılmaması gerektiğini bildirerek, “Yaşanan don olayından oluşan zararı fındık ithal edip sonra ihraç ederek çözmeye çalışmak; ‘Türk fındığı’nın kalbine kurşun sıkmak demektir” dedi.
Kozoğlu, yaptığı açıklamada, Türkiye 800-850 bin ton olan dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini karşıladığını, ikinci sıradaki İtalya’nın üretimdeki payının yüzde 12,9, Azerbaycan’ın yüzde 4,34, ABD’nin yüzde 4, İspanya’nın yüzde 2,4’de kaldığını belirtti. 2008-2013 döneminde yıllık ortalama olarak Türkiye’nin 590 bin ton, İtalya’nın 108 bin ton, Azerbaycan’ın 36 bin 600 ton, ABD’nin 34 bin 230 ton, İspanya’nın 20 bin 250 ton üretim gerçekleştirdiğini vurgulayan Kozoğlu, şu bilgileri verdi:
“2007-2011 döneminde Türkiye 198 bin 680 tonluk yıllık ortalama ihracatıyla dünya ticaretinde yüzde 81’lik pay aldı. Aynı dönemde İtalya 15 bin 410 ton fındık ihraç ederek yüzde 6’lık payda kaldı. Türkiye ve İtalya’yı, Azerbaycan, ABD, Gürcistan ve İspanya izledi.
Karadeniz İhracatçı Birlikleri verilerine göre, Türkiye, 2003-2004 ve 2012-2013 sezon dönemlerinde her yıl ortalama 238 bin ton fındık ihraç ederek her yıl 1,5 milyar dolar gelir elde etti. 2013 yılında 17 milyar dolara ulaşan gıda tarım ihracatında, 1,77 milyar dolarlık fındık ihracatı yer almaktadır. Buna göre, gıda ve tarım ihracatının yüzde 10,4’lük kısmı sadece fındıktan karşılanmaktadır.”
RE-EXPORTTAN BAHSETMEK AKIL TUTULMASI
Dünya üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini elinde bulunduran, dünya fındık ticaretinde yüzde 81 pay alan bir ülke olarak, tarımsal ihracatta en fazla dövizi getiren fındıkta, ithalat yapılarak yeniden ihraçtan yani re-exporttan bahsetmenin akıl tutulması olduğuna dikkati çeken Kozoğlu, şunları kaydetti:
“TZOB olarak alivre satışların yanlış bir uygulama olduğunu uzun zamandır söylüyoruz. Bu satış sisteminde meydana gelebilecek aksaklıklardan en fazla etkilenen üreticilerimiz olmaktadır. Daha ürün dalında yetişmeden masa başında yapılan bağlantılardan üreticilerimizin doğrudan olarak etkilenmektedir. Üreticinin maliyetlerine dikkat edilmeden yapılan fiyat pazarlıklarından her zaman üreticilerimiz zararlı çıkmıştır. Önceden pazarlığı yapılmış yani alivre satışlara rağmen, piyasaya fındık fiyatlarının serbest ekonomi koşulları altında şekillendiği algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Çok satıcı ile az alıcının buluştuğu pazarlarda serbest piyasa şartlarından söz edilemez.
Ne yazık ki ürün fiyatının alıcı tarafından belirlenmesi durumu, tarım kesiminde çok sıklıkla görülmektedir. Tarım sektöründe üretici birlikleri ve kooperatiflerin öneminin üretici tarafından tam olarak anlaşılamaması, birlik ve kooperatiflerin gerek yaygınlaşamaması, gerekse sistemlerinin tam oturmaması gibi sebepler yüzünden bu olumsuz tablo devam etmektedir.”
Mart ayının son üç gününde özellikle Ordu, Giresun, Trabzon ve Samsun’un yüksek kesimlerinde etkili olan don olayının, fındıkta, 2014 yılı ürününde rekolte kayıplarına neden olacağının tahmin edildiğini belirten Kozoğlu, “Yaşanan don olayının 2014 yılı ürününe vereceği zarar tam olarak bilinmemekle birlikte don zararı oranının yüksek kesimlerde yer yer yüzde 90’ları geçmesi, kıyı kesimlere inildikçe zararın oransal olarak yüzde 50’lerin altına düşmesi zararın ne denli fazla olduğunu göstermektedir. Bu durum fındık fiyatlarının bir iki hafta içerisinde 5,5 liradan 9 liranın üzerine çıkmasına sebebiyet vermiştir” dedi.
“YAŞANAN FELAKETTEN HER KESİM ZARAR ETTİ”
Yaşanan bu felaketten fındık ile ilgili hemen her kesim zarar ettiğini, fiyatların yükselmesinden en fazla zarar eden kesimin ise ihracatçılar olduğunu vurgulayan Kozoğlu, şunları kaydetti:
“Yıllardır yapılmasına karşı olduğumuz alivre satışın olumsuz tarafını bu kez ihracatçılar yaşamaktadır. Ancak bu durumda meydana gelen zararı fındığı ithal edip sonra ihraç etmekle çözmeye çalışmak; ‘Türk fındığı’nın kalbine kurşun sıkmak demektir.
Son olarak 2004 yılında yaşamış olduğumuz don olayının ardından fındık ithal edilmemişti. Ancak iç piyasa ve ihraç fiyatları önemli derecede artmıştı. 2004’te 480 bin ton olan fındık rekoltesi, yüzde 27 azalarak 350 bin tona geriledi. Bir sonraki yıl ise 530 bin tona çıktı. O dönemde iç piyasada fındığın kilogram fiyatı bazı illerde 8 liraya kadar çıktı. 2003-2004 sezonu ihracat fiyatları on iki ay ortalaması kentalde (100 kilogram) 375 ABD Doları olarak gerçekleşti. Ancak don olayıyla birlikte 2004-2005 sezonu ihraç fiyatları kentalde 666 dolardan açılmış, aynı sezonun Temmuz ayında kentalde 1107 dolar seviyelerine ulaşmıştı. Sezon ortalaması ise kentalde 816 dolar olmuştu. 2005-2006 sezonu kental fiyatı 924 dolardan açılırken, kademeli olarak düşerek sezon sonunda kentali 449 dolardan kapanmış, ortalama sezon fiyatı 811 dolar olarak gerçekleşmiştir. 2013-2014 sezonu kentali 662 dolardan açılan piyasada, son olarak mart ayında kental fiyatı 701 dolara yükseldi. Ancak yaşanılan don olayından sonra ihracat fiyatlarının yükseleceğini biliyoruz.”
“İTHALAT TALEP EDENLER İYİ NİYETLİ DEĞİLLER”
Tarım sektörünün doğal afetlerden kaynaklanan bu tür sıkıntıları yaşamasının olağan bir durum olduğunu vurgulayan Kozoğlu, “Ancak fındık ithalatını talep edenler iyi niyetli değiller. Yapılanları bu yıl düşük olacak rekolteden dolayı üreticiden alivre satışlarla alacakları fındığın fiyatının yüksek olacağı endişesini taşıdıkları için ‘Türk fındığı’ fiyatını düşürmeye yönelik çabalar olarak görüyorum” dedi.
Özellikle fındık gibi Türkiye açısından özel bir üründe gerekli tedbirlerin alınmasının hayati önem taşıdığını belirten Kozoğlu, bu tür sıkıntıların etkisinin en aza indirilmesi için fındık borsası ve lisanslı depoculuğun öneminin bir kez daha ortaya çıktığını bildirdi. Rekoltenin yüksek olduğu yıllarda depolarda muhafaza edilecek fındığın, rekoltenin düştüğü yıllarda can simidi olarak kullanılabileceğini vurgulayan Kozoğlu, bununla, piyasaya düzenli olarak arz edilebilen ürünle birlikte fiyat istikrarı oluşacağına, dünya piyasalarında ‘Türk fındığı’nın itibarının daha da yükseleceğine dikkati çekti. iha.com.tr
Güncelleme Tarihi: 09 Mayıs 2014, 13:49