Türkiyenin Müslüman halkı, Tanzimatın 1839daki ilânına kadar yemeklerini hep eski usulde, hep yerde yedi. Masa ve çatal kavramları günlük hayatımıza Tanzimattan sonra girdi ama daha önceleri yabancılar için bazı istisnalar yapıldığı da oldu. İşte bunlardan biri: 1628de İstanbula gelen Avusturya elçisi için Topkapı Sarayında verilen ziyafet ve sahnenin elçilik ressamının tablosuna yansıması...
Şark dünyasının hemen her yerinde olduğu gibi Türkiyede de Müslümanlar yemeklerini asırlar boyunca hep yerde yediler. Yerlere sofra denilen şık örtüler serer, bunların üzerine siniler koyar, yemekleri sinilere dizer ve karın doyurma işi, sinilerin etrafında ve elde sadece kaşık olduğu halde ama âfiyetle yapılırdı. Sinilerin süslemesi ve kalitesi de ev sahibinin mali gücüne göre değişirdi. Bu âdet 19. asrın ortalarına, Tanzimat dönemine kadar yüzyıllar boyunca hiç değişmeden devam etti. Saraylısı da, sıradan halk da yemeklerini hep aynı şekilde, yerde yerlerdi. Derken zaman geçti, 1839da Tanzimat ilân edildi ve Avrupalılaşmaya başladık. Artık ev eşyaları da değişmiş, minderin yerini sandalye almış, çatal günlük hayata girmiş ve yemeklerin de masada yenmesine başlanmıştı.
GELENEK BOZULDU
Hükümdarlar ise yemeklerini tek başlarına yerlerdi ve bu, saray protokolünün gereğiydi. Gelenek 1850lerde, Abdülmecid zamanında bozuldu. Rus Çarının kardeşi Prens Konstantin, Kudüsü ziyaretten dönerken İstanbula uğramıştı. Sultan Abdülmecid, Konstantinle Küçüksu Kasrında aynı masada kuşluk taamı etti. Gerçi hükümdarın babası İkinci Mahmud, Avusturya İmparatorunun kardeşi İstanbula geldiği zaman sarayda bir ziyafet vermişti ama masaya oturmamıştı. Misafirle beraber sofraya geçip geçmeyeceği sorulduğu zaman Ben Avrupa ile olan münasebetleri sarayda yemek yenmesine kadar getirdim. Ondan ilerisini benden sonra gelecek olanlara bıraktım demiş ve bu iş oğlu Abdülmecide nasib olmuştu. Sarayda sofra âdeti konusunda arada bazı istisnalara gidildiği ve yemeklerin masada yendiği de oldu ama bu iş sadece yabancılar için yapıldı.
KUBBEALTINDA ZİYAFET
İşte, bilinen ilk istisna: 1628 senesinde, Sultan Dördüncü Murad zamanında İstanbula gelen Avusturya elçisi Johann Ludwig von Kuefstein için Topkapı Sarayının hükümet toplantılarına mahsus bölümü olan Kubbealtında verilen ziyafet.... Ziyafeti devrin sadrazamı veriyor, sinilerin altına küçük ayaklar konulmuş, yabancı misafirler sandalyeyi andıran alçak taburelere buyur edilmişler, sadrazam ve diğer önemli devlet adamları da onlarla beraber oturmuşlar ama önlerinde tabak yok, karavanaya eski usulle kaşık sallanıyor! Sofraya alınmayan devletin öteki ileri gelenleri masalarda yenen yemeği öylesine tuhaf karşılamışlar ki, elçi ile adamlarını hayretle seyrederlerken zamanın hükümdarı Dördüncü Murad da meraklanmış, yukarıdaki kafesin arkasından olup biteni gözlüyor!.. Sarayda beş ayrı masa kurularak yenen bu ilk yemeğin resmini Avusturya elçilik heyetinin ressamı yapmış ve böylelikle sosyal tarihimizin bu çok önemli ânının görüntüsünün bugüne kadar gelmesini sağlamış...
Avusturya elçilik heyeti 1628de Topkapı Sarayındaki Kubbealtında yemek yerken devlet erkânı misafirlerin hemen gerisinde, zamanın hükümdarı Dördüncü Murad da yukarıdaki kafesin arkasında yemeği seyrediyor.
haberturk.com
Ünlü tarihçi masada yenen ilk yemeği yazdı
Murat Bardakçı'dan tarihe ışık tutacak bir yemek yazısı. İstanbulda masa etrafında ve oturarak yenen ilk yemek...
YORUM EKLE
1
İyi patates pişirmenin püf noktaları
2
Bir diş sarımsak her derde deva!
3
'Mutfak Akademisinde Öztiryakiler kalitesi
4
"Her Yönüyle Gıda"yı anlatıyor
5
Sarelle 150 yıllık Pernigottiyi satın aldı
6
Mavi yemiş üreticiye iyi kazandırıyor
7
Manavgat'ta Ramazan denetimleri arttı
8
Erzincan'da "dane kaybına" sıkı denetim
9
Ramazan ayında gıda denetimleri iki katına çıkarıldı
10
Çiğ köfte üretimine düzenleme
SON DAKİKA HABERLERİ
ANKETTüm Anketler
NAMAZ VAKİTLERİ
İMSAK
06:25
GÜNEŞ
07:55
ÖĞLE
12:56
İKİNDİ
15:24
AKŞAM
17:46
YATSI
19:11