Gıdavitrini - Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, "Sanayimizin rekabet gücünü arttırmak için biz çiğ süt için süt üreticisini destekleme kararını ilk kez alıyoruz. Sanayicimizin rekabet gücünü artırmak adına çiğ süt için üreticimize destek vereceğiz" dedi.
Çelik, Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası ile Ticaret Borsası'nın Atatürk Kültür Parkı'nda düzenlediği "Ekonomiye Can Verenler" ödül töreninde, Ortadoğu'da kaynayan bir kazan olduğunu her akşam haberlerden takip ettiklerini söyledi.
Suriye'de kimin elinin kimin cebinde olduğunu anlamakta zorlandıklarını ifade eden Çelik, süper güçlerin sipere yattığı, nişan aldığı, hedeflerini belirlediği ama ne zaman tetiğe basacakları endişesini bütün dünyanın taşıdığı bir süreç yaşandığını dile getirdi.
Çelik, Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilime değinerek, "Suriye yetmiyormuş gibi mezhep savaşlarını yeniden gündeme getirme anlayışının tezahürü olan İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginliğin zirveye çıkması da hakikaten bütün bölgeyi değil dünyayı endişelendirir noktaya geldi" diye konuştu.
"Gerçekten ürküntü verici bir nokta"
Ülke ve hükümet olarak uzun yıllar medeniyetler arasındaki çatışmanın ortadan kalkmasıyla ilgili yoğun mücadele verdiklerini, bu konuyla ilgili İspanya'yla eşbaşkanlık görevini üstlendiklerini anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Medeniyetler arasında bir uzlaşı olsun diye çalışırken geldiğimiz noktada dünyaya baktığımız zaman bırakınız medeniyetler arasında bir uzlaşı olmasını, medeniyetin çatışmalarının geldiği nokta gerçekten ürküntü verici bir noktayı arz ediyor. Bu çerçevede şunu ifade edeyim, bu coğrafya yeni Kerbelaları kaldıracak noktada değil. Allah korusun gidişat bu derece vahim olduğu için ifade ediyorum; böyle bir tablonun oluşması halinde meydana gelebilecek vahim durumları düşünmek bile hepimize ciddi sıkıntılar veriyor."
Çelik, 2015 yılının bu hengameler içinde geride bırakıldığını anımsatarak, 2016'ya diken üstünde girdiklerini, bu durumda Türkiye'nin güçlü olmasının bir tedbir değil, bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin güçlü olmak zorunda olduğunu, bunun da tek belirleyici faktörü olarak ekonominin öne çıktığını belirterek, "Eğer ekonomide güçlüyseniz sesiniz gür çıkacak demektir. Güçlü değilseniz sesiniz kısık çıkacaktır. O zaman sorunları çözen, yöneten değil sorunların esiri bir konuma gelirsiniz ki Türkiye'nin böyle bir tablonun içinde olması söz konusu değil" ifadelerini kullandı.
"Proaktif siyaset izlemek durumundayız"
Çelik,"Bu kritik coğrafyada sorunların çözümünü hedefleyen ve milletlerin, halkların Türkiye'den beklentilerine karşı proaktif siyaset izlemek durumundayız. Bu, ancak güçlü bir ekonomiyle mümkün" görüşünü dile getirerek, bu anlayış içinde 13 yıldır kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke olmak için çok yoğun çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Türkiye'nin her alanda 3 misli büyüdüğünü, büyük başarılar elde edildiğini ifade ederek, "Kendi kendine karar alabilmek çok önemli, bu mekanizmaların geçmişini bildiğim için söylüyorum. Kendi kendine karar alamayan bir ülke ne derece bağımsız olabilir? Bu süreçleri yaşadık. Çok şükür Türkiye bu süreçleri birer birer geride bıraktı. Bu konuda Türkiye ne zaman mücadele verdiyse mutlaka akamete uğratıldı" değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, Türkiye'nin akamete uğratıldığı durumlara işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunlardan bir tanesi rahmetli Menderes dönemidir, ihtilalle gönderildi. Bunlardan bir tanesi rahmetli Süleyman Demirel dönemidir 66-71 dönemi istikrarlı bir gidiş varken, o da muhtırayla gönderildi. Rahmetli Özal dönemidir Türkiye'yi dünyaya açan, 1984'te terör başlatıldı. Rahmetli Erbakan hoca döneminde 'Kısa dönem içinde ne yapacak, bırakalım yapsın' dedikleri dönemde kısa ekonomideki büyük toparlanma sosyal kesimlerle devletin barışık olması konusunda attığı adımlar hemen 28 Şubat ile akamete uğratıldı."
Bu istikrarsızlık dönemlerinin sonunda Türkiye'de AK Partili yılların başladığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:
"Bu dönemdeki istikrarlı yürüyüşümüz akamete uğratılması için başımıza gelmedik şeyin kalmadığını hepimiz biliyoruz. 13 yıl içinde bunların hepsini yaşadık ama bütün bu istikrarlı dönemlerde ülkenin başına getirilen bu musibetlerin amacı Türkiye'nin kendi ayakları üstünde durmasını engellemek, başkasına muhtaç duruma düşürmek idi. Elde edilen güçlü kazanımlar var. Bunları saatlerce konuşabiliriz ama biz hükümet olarak 13 yıl içinde ekonomimizin önünü açarak, müteşebbislerimiz de bu yoldan ilerleyip dünyanın dört bir yanına yayılarak çok şükür Türkiye'deki bu devrimi hep birlikte gerçekleştirdik."
Borsa, ürünün değer bulduğu yer olmalı
Çelik, ticaret borsalarının çiftçinin ürününün değer bulduğu yerler olması gerektiğini vurgulayarak, "Borsalar, tabii Karacabey Borsasını ve 5 yıldızlı borsalarımızı tenzih ediyorum ama müstahsil makbuzuna mühür basan ve para alan anlayıştan çıkması gerekiyor. Böyle anlayış artık kabul edilemez. Bu anlayıştan çıkmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Ticaret borsalarının lisanslı depoculukta da öncü olmasını istediğini belirten Çelik, "Devlet ürünleri topluyor, piyasanın regülasyonu anlamında ürün alıyor, depoluyor, stokluyor, güvenliği, binbir türlü işle uğraşıyor. Bu devletin, kamunun, bakanlığımızın işi değil. Lisanslı depoculuk gibi son derece önemli bir yasayı ben grup başkanvekiliyken çok önemli hedefler doğrultusunda çıkardık. Bugün bunun işlemediğini görme üzüntüsü içindeyim. Onun için tüm taraflarla oturup lisanslı depoculuk konusunda mutlaka borsalarımız taşın altına gövdelerini koyacak ve bu işi çözeceğiz. Artık çiftçinin elinde kağıdı olacak, kamunun elinde kağıt olacak ve çiftçi ürününü bu elindeki kağıtla satacak" şeklinde konuştu.
Ürünlerde fiyat istikrarı sağlanacak
Çelik, hayvan yetiştiricilerine yönelik buzağı desteğini 4 aylıkken vereceklerini ve gerekirse desteği iki katına çıkararak buzağı ölümlerinin önüne geçmeyi hedeflediklerini vurgulayarak, yem ve gübrede KDV'nin indirilmesiyle süreci takibe aldıklarını ve gerekirse çiftçileri bu konuda destekleyeceklerini kaydetti.
Havza bazlı üretime geçişle ilgili tespitler yapıldığına da değinen Çelik, "Türkiye'de suyunuzun durumu ne? Hangi ürünle hangi toprağı buluşturmalıyız? Bunları Orman ve Su İşleri Bakanlığımızla gerçekleştirdiğimiz projeyle masaya yatırıyoruz. Neyin nerede ne zaman ekileceğinin öncülüğünü yapacağız. Havza bazlı üretime geçişle ürünlerde fiyat istikrarı da sağlanacak. Böylece çiftçi emeğinin karşılığını alacak" diye konuştu.
İç tüketimde azalma var
Süt üreticisini desteklemek için yeni kararlar aldıklarına işaret ede Çelik, şöyle konuştu:
"Süt arzımız 18,5 milyon ton. Sütün artması hayvan gelişiminin sağlıklı olduğunu gösteriyor. Sütün arzına baktığımız zaman geçen yılın aynı dönemine göre 225 bin ton süt sanayimize daha fazla gitmiş. Ayrıca önümüzdeki dönem laktasyon dönemi olduğu için süt üretimi daha da artacak. Böylece önümüzdeki 3-5 ay süt üretiminin daha arttığı döneme gireceğimize göre, arz da bir sorun olmadığına göre, talebe odaklanmamız lazım. İç tüketimde azalma var. Çevremiz savaş ortamı ve bundan dolayı ihracatta yüzde 23'lük bir daralma var. Ayrıca süt tozu ihracatında yüzde 80'lik düşüş var. Madem arzla ilgili bir sorun yok o halde taleple ilgili bir düzenlemenin gerçekleşmesi gerekiyor."
Çiğ süt için süt üreticisini destekleme kararı
Çelik, tüm bu değerlendirmeden sonra birkaç hususta adım atmayı kararlaştırdıklarını, bunu burada açıklamayı uygun bulduğunu belirterek, şu ifadelere yer verdi:
"Biz istiyoruz ki Türk yoğurdu, peyniri dünya pazarlarındaki yerini alsın, dünya markaları arasına bizim ürünlerimiz girsin. Sanayimizin rekabet gücünü arttırmak için biz çiğ süt için süt üreticisini destekleme kararını ilk kez alıyoruz. Sanayicimizin rekabet gücünü artırmak adına çiğ süt için üreticimize destek vereceğiz. Böylece sanayicimize, dünyadaki pazarlarda bizim süt ve süt ürünlerimizin bulunmasını, yalnızca Türk markaları değil, dünya markaları arasına girmesi konusunda önemli bir adım atmış oluyoruz."
Destekler konusunda aldıkları kararlara dikkati çeken Çelik, şu bilgileri verdi:
"Yağsız süt tozu ihracatının süreklilik kazanması gerekiyor. Burada inişli çıkışlı bir durum var. Bunu gerçekleştirebilmek için arz fazlası sütün alınıp süt tozuna dönüştürülmesini sağlayacağız. Artık üreticimiz 'Sütüm ne olacak?' kaygısı içinde olmasın. Bu arz fazlasını süt tozuna dönüştürme konusundaki çalışmaları hemen başlatıyoruz. Okullarla ilgili sütle ilgili programlar aynen devam edecek. Bildiğiniz gibi 1 Ocak 2016'dan itibaren çiğ süt satımının sözleşmeli usulde yapılmasını artık zorunlu hale getirdik. Bu çerçevede arz garantisi var sanayici için artık alacağı süt belli. Süt ihtiyacının karşılanmaması gibi bir durum söz konusu olmayacak. Üretici de pazar sorunu yaşamayacak çünkü bununla ilgili sözleşmeli döneme geçtik."
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da vazgeçilmez tek sektörün tarım ve hayvancılık olduğunu belirtti.
Güncelleme Tarihi: 08 Ocak 2016, 18:02