Güney Asya'nın en kalabalık ülkelerinden Bangladeş'in Ankara Büyükelçisi Zülfikur Rahman, ülkesindeki ramazanları, farklı adetleri ve Türkiye'de geçirdiği günleri anlattı.

Rahman, Türkiye'ye gelen Bangladeşlilierin ülkelerine kilolarca baklava götürdüğünü belirterek, "Bence buradaki en büyük tehlike baklava çünkü çok kalorili ve ona karşı koymak çok zor" dedi.

Yaklaşık 3 yıldır Türkiye'de Büyükelçi olarak görev yapan Rahman, Türk insanındaki samimiyeti çok sevdiğini, kendisinin Bangaldeşli olduğunu söylediğinde herkesin kendine "kardeşim" diye hitap ettiiğini söyledi.

Rahman, Türkiye'yi, "havası da, insanı da iklimi de güzel" diye tanımlarken, ramazan ayını burada geçirmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ramazanın evrenselliğine vurgu yapan Büyükelçi, dünyada birbirlerinden farklı kıtalarındaki insanların, iftar sofrasında ezanı beklerken aynı hislerini paylaşmasının tarif edilemez bir duygu olduğunu belirtti. "İftar sofrasındaki bekleyiş, beynelmilel bir heyecan" ifadelerini kullanan Rahman, ramazanın bu yönüyle birleştirici bir tarafı olduğuna dikkati çekti.

"Siz davullarla biz çocuklarla sahura kalkıyoruz"
Rahman ortak hislerin yanı sıra ülkelere göre değişen birtakım farklı adetlerin olduğuna değinerek Bangaldeş ve Türkiye arasında Ramazan'da gözlemlediği farkları şöyle anlattı:
"En büyük fark sahura kalkış şeklimiz. Siz davullarla biz çocuklarla sahura kalkıyoruz. Bangaldeş'te mahallenin küçük çocukları sahur vakti toplanır ve sokakta ilahi söylerek mahalle sakinlerini sahura kaldırır. Bayramın ilk gününde ise bu mesailerinin karşılıklarını almak için kapınıza gelir ve harçlık isterler. Bir de Türkiye'de iftar sofrasından neredeyse yatsı namazı vaktinde kalkıyorsunuz. Bangaldeş'te ezan okununca oruç, su ve hurma ile açılır, belki bir kase çorba içilir ardından hemen akşam namazı kılınır. Belki lezzetli yemeklerinizden olsa gerek Türkiye'de masadan kalkış biraz daha erteleniyor "

Türkiye'de belirli noktalarda verilen toplu iftarların Bangladeş'te de camilerde yapıldığını belirten Büyükelçi Rahman, ülkesinde istisnasız her camide, o bölgenin halkı tarafından iftar sofrası kurulduğunu da kaydetti.

"Oruç süresi uzun diye Bangladeş'e gittim, Türkiye'yi özledim"
Zülfikur Rahman'ın eşi Shah Asif Rahman ise, Türkiye'de ramazanda günler çok uzun olduğu için Bangladeş'e gittiğini ancak sonra pişman olduğunu ise şöyle dile getirdi:
"İlk geldiğimiz yıl, Türkiye'de oruç süresi uzun diye Bangaldeş'e gittim. Ama ilginç bir şey oldu; Türkiye'yi özledim. Ramazan'da kendi ülkemde olmanın iyi geleceğini düşünmüştüm ama yanılmışım. Tabii itiraf edeyim burada öyle güzel ve taze meyveler var ki özlememek imkansız. Şaka bir yana burada ramazanda bambaşka bir atmosfer var ve artık günler ne kadar uzun olsa da ramazanları Türkiye'de geçiriyorum."

"Türkiye'deki en büyük tehlike baklava"
Büyükelçi Rahman, Türkiye'nin birçok farklı şehrine gittiğini ifade ederek, Mardin'de gümüş işçiliğine, Gaziantep'te Zeugma Mozail Müzesi'ne Konya'da ise sema gösterilerine duyduğu hayranlığı ifade etti. Bu ziyaretleri sırasında Moğol mutfağına alışık olmaları dolayısıyla, Türk yemekleriyle ilgili hiçbir sorun yaşamadıklarına dikkati çeken Büyükelçi, farkettiği bir ayrıntı hakkında şunları söyledi:
"Kebap bizim için yeni bir tat değil. Bangladeş'te de benzer tatta benzer yemekler var ama burada ilginç olan şu; neredeyse her şehrin kendine özgü kebabı var; Bursa, Konya, Urfa. Hepsi de kendilerininkinin en iyi olduğunu iddia ediyor. Tatları öyle güzel ki ben aralarında ayırım dahi yapamıyorum."

Kebabların yanı sıra tatlılarla da arasının iyi olduğunu söyleyen Büyükelçi, Türk baklavasının Bangladeş'te de oldukça rağbet gördüğünü belirtti. Türkiye'ye gelen Bangladeşlilierin ülkelerine kilolarca baklava götürdüğünü söyleyen Rahman, baklavayı "tehlikeli" bulduğuna vurgu yaparak "Bence buradaki en büyük tehlike baklava çünkü çok kalorili ve ona karşı koymak çok zor. Ben mesela kendimi frenlemezsem kolestrolüm fırlıyor hemen kilo almaya başlıyorum. Bu açıdan oldukça temkinli olmak gerekli" diye konuştu.