Taşlıca köyünde oğlu Mesut Güvendi ile arıcılık yapan emekli öğretmen Hüseyin Güvendi, Bizans İmparatorluğu ile yaptıkları anlaşmalar sonucu Karadeniz'in kuzey ve güney kıyılarında kurdukları kolonilerle kendilerine yerleşim alanları sağlayan Cenevizliler'in, 15. yüzyılda Doğu Karadeniz kıyılarına geldikten sonra iç kesimlere de sızdığını belirtti.

Cenevizliler'in, Taşlıca köyünde, kale surlarını andıran kayalar üzerine yaptıkları petekliklerle üretikleri balları Bizans İmparatorluğu'na sattığını ifade eden Güvendi, ''Osmanlı İmparatorluğu denizlerde güçlendikçe Cenevizliler de etkinliğini yitiriyordu. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Rum Pontus İmparatorluğu'nu yıkmasının ardından Rumlarla birlikte Cenevizliler'in de göç etmesi sonucu Türklerin eline geçen bölgede, Cenevizliler'in kurduğu petekliklerde yöre halkı bal üretimini sürdürdü'' dedi.

''Bal kayalıkları'' dedikleri ve adeta kaleleri andıran bu yapıların, bugüne kadar yıkılmadan geldiğini kaydeden Güvendi, bu kayalıklar üzerinde 3 bin arı kovanı bulunduğunu söyledi.

Cenevizliler'den sonra Türkler tarafından yapılan ve atalarından kendilerine kalan kayalıklar üzerinde bal üretiminin adeta bir gelenek olarak sürdürüldüğünü belirten Güvendi, şunları söyledi:

''Bu geleneğin uzun yıllar sürdürülmesinin en önemli nedeni, bölgede bilimsel olarak tespiti yapılan 614 çiçek türünün bulunmasıdır. Osmanlı döneminde köyümüzden padişahlar için bal, sarayın aydınlatılması için de bal gönderilirdi. Üretimi yapılan bal ilaç olarak kullanılıyordu, bugün de ilaç olarak kullanılıyor. Diğer ballar gibi tüketilmiyor. Bir ya da iki çorba kaşığı kadar ancak yenebiliyor. Zira balımıza 'deli bal' deniliyor. Fazla alınınca vücutta rahatsızlık yaratıyor. Astım, şeker hastalığı, akciğer rahatsızlığı ve daha birçok hastalığa çok iyi geliyor.''

Güvendi, balın yöre halkının geçim kaynağı olduğunu da ifade ederek, ''Çok talep var. Geçen yıl bir kilo balı 50 liradan sattık. Bu yıl için henüz bir fiyat belirlemedik'' diye konuştu.