Gıdavitrini - Besin değerinin yüksek olmasının yanı sıra aroması ve lezzeti ile de tüm dünyanın ilgisini çeken Malatya kayısısı bin bir türlü emek ve işlemden geçtikten sonra naylon üzerine serilerek kurumaya bırakılıyor. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte tarlaya giden mevsimlik işçiler hasada ilk olarak silkeleme işlemi ile başlıyor. Ağacın her iki tarafına serilen çadırlara dökülen kayısı daha sonra toplanıp kasalara dolduruluyor. Kasalarla tarladan taşınan bazı kayısılar toprağa serilirken bazıları da kükürtlü islime konuluyor. Toprağa serilen kayısı yaklaşık 1 hafta kurutulduktan sonra toplanıp çuvallara doldurulurken islime sokulan kayısı 4 günlük islim işleminin ardından kurutulması için toprağa seriliyor.
Kayısı geçirdiği bu uzun yolculuğun ardından meşrubattan sabuna, reçelden parfüme kadar birçok üründe değerlendiriliyor ve insan hayatının hemen her alanında yerini alıyor.
“BUNU DÜNYAYA TANITMAMIZ GEREKİYOR”
Kayısıda çalışmak için ailesiyle birlikte Şanlıurfa’dan Malatya’ya gelen mevsimlik işçi Mehmet İpeksatan, kayısının dalından silkelenip, pazara gidene kadarki serüveniyle ilgili yaptığı açıklamada, “İlk önce naylon muşambalar seriyoruz. Sonra kızlar dökülen kayısıyı kasalara dolduruyor, oradan sergiye getiriyoruz. Burada islime atıyoruz, islimde 1 geceden fazla kalıyor. Daha sonra sabahın serinliğinde çıkarıp seriyoruz. Bu işlem sıcak sıcak yapılmaz. Hava ısınınca tekrar silkelemeye gidiyoruz. Bir sonraki sabah ise daha önce serdiğimizi topluyoruz ve patik aşamasına geçiliyor. Tabi patik aşamasından sonra da kayısıyı bir kez daha kurumaya bırakıyoruz. Dünyada ve Türkiye’de tek olan bu kayısı için Malatya’da bir meyve suyu fabrikası bile olmadığını öğrendiğimde çok şaşırdım. Dedim ki, başbakanı görsem ben söyleyeceğim. Yani nasıl Malatya kayısının diyarı da burada bir meyve suyu fabrikası olmaz hayret ettim. Bunu dünyaya tanıtmamız gerekiyor. Böyle güzel, Allah bize vermiş ve hiçbir yerde yok. Bence şimdiye kadar gerektiği değeri almamış kayısı” ifadelerini kullandı.
“BURAYA GELENE KADAR 10 ELDEN GEÇİYOR”
Çiftçi İbrahim Karatepe de kayısının sergiye gelene kadar 10 elden geçtiğini ifade ederek, “Tek bir kayısı buraya gelene kadar 10 elden geçiyor. İlk önce tek tek silkelenir, kasalara konulur. Oradan islime, islimden sergiye, sergiden tekrar patiğe, ondan sonra tekrar sergiye gider. Toplandıktan sonra ambara, orada da kurumaya bırakılır. En son da pazara gider. Şu andaki tabloya baktığımızda kayısı çok ama para etmiyor. İhracat yok, dışarıya gitmiyor. El atan da yok. Dediğim gibi kayısının dalda çürüyeni de çok. Yani adamlar dalında bırakıp gittiler. İnanın emeğini kurtarsa yine iyi, işçi parasını çıkarsa razıyız. Bir işçi günde 30 kilo kayısı yapsa, bu kayısının kilosu da 3 lira veya 5 liradan gitse kurtarmıyor. Hesap belli, bir işçinin yevmiyesi 75-80 lira” diye konuştu.
Kaynak: İha.com.tr