Gidavitrini.com.tr - Güvenli gıda, tarım ve güncel gıda haberleri

Ramazan’da fiyat artışı olmamalı

Güncel

PAKDER eski başkanı ve İTO Meclis Üyesi Mehmet Tevfik Dinçer, Ramazan ayında bakliyat fiyatlarının kontrollü seyredeceğini ve fiyat artışı olmaması gerektiğini ifade etti.

Ramazan ayının gelmesiyle başlayan gıda fiyatlarında zam tartışmasına farklı bir yorum daha katıldı. PAKDER eski başkanı ve İTO Meclis Üyesi Mehmet Tevfik Dinçer, Ramazan’ın doğası gereği sektörün talepler karşısında bir hareketlilik yaşadığını ifade etti. Geçmiş yıllarda bu hareketlilikten kaynaklanan fiyat artışları olduğuna dikkat çeken Dinçer, son yıllarda sektörün önemli oyuncularının sağduyulu yaklaşımları neticesinde ciddi fiyat artışları olmadığını belirtti.Konuyla ilgili Gıda Vitrini’ne konuşan Mehmet Tevfik Dinçer, şunları söyledi:
“Bu Ramazan ayında da ciddi fiyat artışları yaşanmayacağını düşünüyorum. Bazı ürünlerde fiyat yükselmesi yönünde baskılar olmasına rağmen, aşırı bir talebin olmaması bu fiyat yükselme beklentilerini kısmen kırıyor.
Ama Ramazan ayından sonra bazı ürünlerde kısmen fiyat artışı yaşanabilir. Bu artışı tetikleyecek unsur muhtemelen yurt dışı hareketleri ve taleplerinden kaynaklanabilir.
Genel olarak ülkemiz baklagil üretiminde bu yıl da sadece yeşil mercimek ve barbunya, fasulye üretimindeki ekiliş azlığı nedeniyle sorun yaşanabileceğini öngörmekteyim.
Ayrıca nohutta verimsizlik kaynaklı rekolte azlığı yaşanma ihtimali konuşulmakta.
Geçen yıl kırmızı mercimek üretiminde bir önceki yıla nazaran rekolte artışı olmasına rağmen kısmen sıkıntı yaşanmıştı.
Ancak bu yıl hem kırmızı mercimekte hem de buğday rekoltelerimizde artış yaşandı.
Geçtiğimiz yıl ve bu yıl yağışlar Mayıs sonu, Haziran başında hasat edilen kırmızı mercimeğin üretimine olumlu katkı sağlarken, aşırı yağışlardan dolayı buğdayda bazı bölgelerde verim kaybına neden oldu. Deyim yerindeyse bazı bölgelere fayda sağlamış, diğer tarafta bazı bölgelerde ise hasara neden olmuştur.”
2010 yılında yeşil mercimek, barbunya ve fasulyede daha önceki yıllarda olduğu gibi düşük rekoltelerin devam ettiğini ve değişiklik olmadığına tanık olduklarını hatırlatan Dinçer, “2010 yılında özellikle buğdaya dayalı ürünlerde, örneğin bulgur fiyatlarında ciddi fiyat artışları yaşanmadığı gibi, buğday rekoltelerindeki artıştan dolayı daha önceki yıllara nazaran fiyatlarda kısmen düşüşler yaşanmıştır.

TAHMİNLERİMİZ BİZİ YANILTMADI!
Buğdaya dayalı beslenme modunda bir toplum olduğumuzdan dolayı bu yıl özellikle dünyadaki buğday üretim ve ticari hareketlerinin izlenmesi ve ihtiyacımızı karşılayacak uygun pozisyonun ülke olarak alınmasında fayda görmekteyim.” şeklinde konuştu.
Bakliyat sektörü olarak, bu sezonu dönemsel bazda, bazen durgun bazen hareketli olarak geçirdiklerini dile getiren Dinçer, “Özellikle bu hareketler, dünya fiyatlarındaki yükselme ve düşüşlerden dolayı da, dünyadaki genel seyire paralel bir şekilde devam etmiştir.
Daha önceki yıllarda bilindiği gibi küresel ısınma faktörü, hem kamuoyunda hem de sektörümüzde günlerce konuşuldu. Bu konudan ne kadar etkileneceğimiz günlerce tartışıldı. Eğer ekilişlerde bir düşüş olmazsa, üretim rekoltelerinde ciddi düşüşler yaşanmayacağını öngörmüştük.
Diğer olası gelişmelerde olumsuz bir gelişme olmazsa, ekonomimizin çok fazla etkilenmeyeceğini söylemiştik. Nitekim öyle de oldu.” hatırlatmasında bulundu.
Hükümetin başlattığı tarımsal destekleme politikasının, çiftçilerimiz tarafından olumlu karşılandığını ifade eden Tevfik Dinçer, “Buğday, pirinç vb. ürünlere uygulanan prim desteğinin, hububat ve bakliyat ürünlerine de uygulanması kararlaştırılmıştır. Bu da tarımsal gelişme için önemli bir girişimdir.” dedi.

PİRİNÇ ÜRETİMİMİZ ARTIYOR
Ülkemizdeki pirinç üretiminin, mevsimsel değişimlere rağmen, geçmiş yıllara nazaran heryıl artış gösterdiğini ve yurt dışından ithal ettiğimiz miktarın azaldığını vurgulayan Dinçer, şu bilgileri verdi:
“Pirinçte üretimimiz yaklaşık 480,000 ton civarında ve tüketimimiz de yaklaşık 550/600.000 ton civarında. Dolayısıyla aradaki tüketim farkı yurt dışından ithal edilmekte.
Kırmızı mercimekte 2007 yılında, ortalama üretimimiz 500,000 ton civarında ve tüketimimiz de yaklaşık 250,000 ton civarında tahmin edilmektedir. Tüketim fazlamızı da ihraç etmekteydik. Ama 2008 yılında, kırmızı mercimeğin yoğun olarak üretildiği Güneydoğu Anadolu Bölgesi maalesef kuraklıktan çok önemli bir şekilde olumsuz etkilendiğinden dolayı, geçmiş yıllara nazaran üretim kaybımız 200,000 ton civarında olmuştu. Dolayısıyla çok önemli bir ihraç kalemimiz olan bu üründe o yıl, ithalatçı konumuna düştük. Ancak, 2011 yılı hasadı hakkında daha net rakamlar bilinmemesine rağmen, mercimek rekoltemizin bir önceki yıldan daha fazla olduğu yönünde bilgiler alıyoruz.
Ancak, bu rekolte artışı fiyatlara yansımamıştır. Geçen yıl toptan bazda ortalama olarak 1,40- 1,50 TL’ye kadar gerilemiş olan kırmızı mercimek bu rekolte artışına rağmen 1,70 gibi bir fiyat artışıyla başlamıştır. Bunda mal arzından ziyade dış dünyadaki önemli üreticilerin ekiliş, rekolte kayıpları ve taleplerindeki değişim önemli bir etken olmuştur.
Yeşil mercimek üretimimizin 25.000 ton civarında olduğu tahmin edilmekte olup, tüketim farkı da ithalatla karşılanıyor.

NOHUTTA DURUM FARKLI
Nohut üretimimizin geçen yıl yaklaşık 500,000 ton civarında olduğu tahmin edilmekte. Sadece bu üründe 2009 yılına kadar, hiç sıkıntı yaşamadığımızı söyleyebilirim.
Gönen bölgesinde başlayacak beyaz nohut ve diğer üretim bölgelerindeki çiftçilerimizden gelen raporlar bu yıl nohutta kısmen verim kaybı yaşanacağı yönünde. Ağustos başından sonra hasadı gerçekleştirilecek nohutta inşallah sıkıntı yaşamayız.
Beyaz fasulye ve barbunyada üretimimizin yaklaşık 200,000 ton civarında olduğu söylenmekte, buna karşın tüketimimizin ise yaklaşık 250,000 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Farkı da keza ithalatla karşılanmaktadır.”

ÜRETMEK ANA HEDEFİMİZ OLMALIDIR

Ülkemizde, beslenmede ağırlıklı olarak buğdaya dayalı ürünlerin kullanıldığını belirten Dinçer, “Bu anlamda buğday üretimi ülkemiz açısından çok önemli bir durum arzetmektedir. 2010 yılı buğday üretimimizin yaklaşık 21 milyon ton olduğu söylenmekte. Bakliyat sektöründe de satılan bulgurun hammaddesi buğdaydır. Dolayısıyla 2010 yılındaki buğday üretimimizde sorun yaşamadığımızdan dolayı 2010 yılında bulgurda da sorun yaşanmadı. Ancak bu yıl daha dikkatli davranmamız gerekiyor.
2010 yılında buğdaydaki rekolte artışı, bulgurda ciddi anlamda bir fiyat artışı yaşanmamasına neden olmuştur. Ülkemiz çok önemli bir coğrafi konuma ve farklı kaynaklara sahiptir. Bu küresel süreçte, az veya çok küresel etkilerden etkilenmek, biz sektör temsilcilerinin ortak çabası, çalışması ve girişimleriyle direkt ilintilidir. Eğer sahip olduğumuz kaynakları doğru ve verimli bir şekilde kullanırsak, küresel krizleri, küresel fırsatlara dönüştürebileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla üretmek ana hedefimiz olmalıdır.”
Komşularımızla vizelerin karşılıklı kaldırılmasının komşu ülkelerle ticaretimizin artmasına neden olduğunu ifade eden Dinçer, “Ramazan ayında bazı bakliyat ürünlerinde komşu ülkelerden ciddi talepler gelmiştir. Nereden bakarsak bakalım, tarımsal üretimimizi arttırmamız gerekiyor ki, içeride fiyatlarımız yükselmesin, tüketicilerimiz ucuz bakliyat tüketsin, üretim fazlamızı da komşularımız ve dünyaya satalım.” şeklinde konuştu.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.