Baklavanın iki kalbi vardır; Tereyağı ve Antep Fıstığı…
Bu sözler Bozkan Süt Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı Turan Bozkan’a ait.
Anadolu lezzet medeniyetinin emsalsiz lezzeti baklava, bu şöhreti fazlasıyla hak ederken, onun ruhunu oluşturan lezzet, işte bu iki güzide hammadde ile mümkün oluyor.
Eğer bunlardan birisi eksik olursa, baklava baklava olmaktan çıkar.
Bir ruhu vardır; ‘lezzet’ dedik. Baklavayı vazgeçilmez ve özel kılan bu ruhtur. Eğer siz layıkıyla hammadde kullanmazsanız, işte o zaman baklavanın ruhunu da yok etmiş olursunuz. Sadece kuru bir şekil kalacaktır ortada.
Söze başlamadan önce, tüm karşıt fikirlere rağmen Türk baklavasının aslında insan sağlığı için tehdit oluşturmadığını ve bir enerji kaynağı olduğunu hatırlatmak istiyorum. Öyle ki, Nadir Güllü’nün “kararlı tüketim” tavsiyesine riayet ederseniz, baklava lezzeti kadar enerji kaynağı olmasıyla da hayatımızın vazgeçilmez unsuru oluyor.
Ne diyor Nadir Güllü; “Azı karar, ortası yarar, çoğu zarar”.
Gelelim tereyağının faydalarına…
Türk baklavasının olmazsa olmazı sayılan tereyağı ile ilgili çok şeyin yazıldığını ve söylendiğini hatırlatan ünlü psikiyatrist ve sağlıklı beslenme konusunda sıra dışı araştırmalara imza atan Prof. Dr. Sefa Saygılı olayı çok daha farklı yorumluyor.
Peygamber Efendimizin, “Sığırın sütünde deva, yağında şifa vardır” hadisini referans gösteren Saygılı, farklı pencerelerden yaklaşarak tereyağının şifa kaynağı olduğu gerçeğine götürüyor bizleri.
Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın söylediklerini birlikte okuyalım: “Tereyağı yıllardır tıp çevrelerince hep suçlandı. Kolesterolü yükselttiği; dolayısıyla hipertansiyon, enfarktüs, felç gibi hastalıklara zemin hazırladığı iddia ediliyordu.
Halbuki atalarımızın yaygın kullandığı yağ, tereyağıydı. Özellikle kırsal bölgelerde bol tüketilmesine rağmen insanlarımızın sağlıklı olduğu biliniyordu. Bu yüzden tereyağının zararlı olduğu görüşü tıbbi mantığıma hiç uymuyor, soranlara “hakiki tereyağı ve sızma zeytinyağından vazgeçmeyin” diye ısrarla söylüyordum.
Tabi bunun esas gerekçesi, Peygamber Efendimizin, “Sığırın sütünde deva, yağında şifa vardır” hadisiydi.
Hafızayı güçlendiriyor, öğrenme kapasitesini artırıyor Ayrıca tereyağının oldukça besleyici muhtevası vardı: A vitamininin en iyi kaynağıydı. Lesitin’den zengindi. Yüksek oranda antioksidan (dinçleştirici) maddeler ihtiva ediyordu. İyi bir iyot kaynağıydı. Konjuge linoleik asiti bol bulundurduğu için iltihap kurutucuydu, alerji ve kansere karşı koruyucuydu. Diş çürükleri ve osteoporoz riskini düşürüyor, hafıza ve öğrenme kapasitesini artırıyordu. Yeterli miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve çeşitli vitaminler (A1, B1,,B2, nikotinik asit, C gibi) içeriyordu.
Yine tereyağının sindirimi kolaydı, mideyi yormuyordu. Kokusu güzel, tadı ise oldukça lezzetliydi. Çiğ olarak da yenebiliyor, yemek ve unlu mamullere katılabiliyordu. Tereyağıyla pişmiş yemeğin, böreğin veya baklavanın kokusu ve tadı ulaşılmaz haz veriyordu.
Çabuk eridiği için margarinlerin yaptığı gibi kan pıhtılaşmasını kolaylaştırarak çeşitli hastalıklara da yol açmıyordu.
Tıp ve bilim adamlarının da kafası karışık olmalı ki yeni araştırmalara gerek gördüler. Kanadalı bilim adamları, tereyağının kalp krizi riskini ve kolesterolü yükseltmek bir yana aksine düşürdüğünü, ayrıca şeker hastalığı ve obezitenin tedavisine yardımcı olduğunu gösterdiler.”
Tereyağı kalp krizi riskini düşürüyor Alberta Üniversitesi’nden Prof. Dr. Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang çalışmalarının sonucunu şöyle açıkladılar:
“Araştırmanın bizi en çok sevindiren sonuçlarından biri, bugüne kadar zararlı etkilerinden korktuğumuz doğal yağların, aslında sağlığımız için son derece faydalı olduğunu görmemizdi. Tereyağının kalp krizi riskini düşürdüğü, şeker hastalığı ve şişmanlık tedavisine yardımcı olduğu, kolesterole iyi geldiği artık tespit edilmiş bir gerçek.”
Evet, tıp önemli bir yanlışından daha vazgeçti ve 14 asır öncesinden gelen şu tavsiyeye uydu: “Tereyağı şifadır.”
Tereyağına özür borcunuz var!
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise, beslenme alışkanlıklarının oluşumunda doktorların ve diyetisyenlerin çok büyük etkisinin olduğunu belirterek, "Doktorların ve diyetisyenlerin tereyağına bir özür borcu olduğunu" ifade etmişti.
Ezcümle, bütün yollar geleneksel gıdalarımızın insan sağlığı açısından tehdit oluşturmak bir yana, birer şifa hazinesi olduğu gerçeğine çıkıyor.
Küresel gıda baronlarının yalan ve iftiralarla dolu reklam baskılarına rağmen…